Yazar Arşivi

Baba Ay Neyin Reklamı Acaba ya da Kahkahanın İdeolojisi

iksir0001

Fevzi Özlüer

Çevresel felaketler, toprak kirlenmesi, ormansızlaşma, ozon tabakasının incelmesi, canlı türlerinin çeşitliliğinin azalması, nükleer santraller, savaş, açlık, hormon, asbest gibi konu ve başlıklara merak salıp bunlarla uğraşanlara en yalın tabiriyle “çevreci lan bunlar” denir. Peki neden bir takım insanlar bu sorunlarla ilgilenirken, birileri bu sorunlarla ilgilenmez? Peki yukarıda saydığımız konular sorun mudur? Sorun nedir? Bazı kavramlar ya da kavramlar sistematik düşünme, bütünsel algılama yoksunluğu nedeniyle havada uçuşuyor ve biz de havada en çok uçuşan kavrama gözümüzü mü dikiyoruz? Mesela üzerinde bugünlerde en çok durulan kavram “savaş”. Onunla yatıyor ve onunla kalkıyoruz. On yıldır dünyanın hiçbir günü savaşsız geçmemişken son aylarının en popüler konusu “savaş”… Devamını okumak için tıklayınız


Düzen Gerilirken Emeği Yeniden Kurmak

Untitled2-1

Fevzi Özlüer

Dünya üzerinde kapitalizmin saldırganlığı giderek kendini perçinliyor. Onu ayakta tutan ve kapitalizmin moral değerleri olan liberal ahlak bile sermaye birikim sürecinin karşısında yama tutmuyor.

Liberal eşitlik, özgürlük ve adalet söylemleri artık rafa kalktı. Dünya egemenlerinin odak noktası: küresel teröre karşı, “güvenlik devletini” ön plana çıkartmak haline geldi. Liberal devlet teorisi, piyasayı genişletip; özelleştirmeler, kamu kaynaklarının piyasanın kontrolüne bırakılması ile daha demokratik bir toplum yatacağını yıllarca iddia etti. Ancak piyasanın giderek genişlemesine paralel olarak devlet tüm çıplaklığıyla bir zor aygıtı olarak kendini yeniden üretti. Güvenlik devletinin artık bir tek kaygısı var, o kaygı da; finans kapitalin güvenliğini nasıl sağlayacağı? Devamını okumak için tıklayınız


Ekoloji Hareketleri Tarih Yapabilecek Mi?

gri_yesil2

Fevzi Özlüer

İnsan kendi tarihini yazmaya başladığı, geçim araçlarını ve dilini ürettiği günden beri, toplumsal yaşamımızın varlık koşullarına kavuştuğu emek sürecinde, emeği dolayımıyla doğayla gerilimli bir ilişki kurmuştur. Toplumsal yönüyle bu gerilim tekil bir varlık olarak insanın “doğayla mücadelesinden” değil, emek sürecinde toplumsallaşan insanın toplumsal ilişki kurma biçimlerinden kaynaklanır. Bu toplumsal ilişkiler ağında insanın evrimi doğaya rağmen değil doğayla birlikte bir evrimdir. Toplumsal olanın örgütlenme tarzı insanı ve doğayı birbirlerine paralel ama birbirlerine indirgenemez tarzda belirler. “Toplumsal örgütlenme” doğayı ve insanı karşı karşıya getiren bir olgu değildir. Ama toplumsal örgütlenmenin biçimi, üretimi, yeniden üretimi, evrimi ve ideolojisi insanın ve doğanın yok oluş veya birlikte yaşama koşullarının zeminini oluşturur. Devamını okumak için tıklayınız


Bütün Mümkünlerin Kıyısındayız: EKOSOSYALİST BİR KIR KENT HAREKETİNE DOĞRU

Fevzi Özlüer

Sonunu müjdeleyen bir çağda yaşıyoruz. Uygarlığımız, bugüne kadar görmediği bir gücü, sıkışmış bir gücü barındırıyor damarlarında. Bu birikmiş güç ve enerji nereye akacağını kestiremediğimiz bir hoyratlıkla dünyamızın dehlizlerinde dolaşıyor. Bu güç, dünyayı, yeniden yaşanabilir kılacak bir enerjiye de dönüşebilir; dünyayı top yekûn bir yok oluşa da sürükleyebilir. Bu sonun nasıl yaşanacağı sorumluluğu ise, bu çağın emekçilerinin omuzlarına biniyor. Tekil kurtuluşlar, varoluşlar ve hatta yıkılışlar çağı kapandı.

Kapitalist uygarlık ve burjuva sınıfı, vaat ettiği özgürlük ve eşitlik dünyasının iflasını dünyanın dört bir yanına yaydığı savaşlarla ilan ediyor. Bir yanda muazzam bir sermeye birikimi diğer yanda da yoksulluk, açlık, doğanın yıkımı yaşanıyor. Devamını okumak için tıklayınız


“Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Andlaşma” ve Hukuki Değerlendirmesi

Fevzi Özlüer

9’uncu Kalkınma Planı’na (2007-2013), elektrik arzında çeşitlendirme yaratmak niyetiyle elektrik üretim kaynakları arasına nükleer enerjinin dahil edilmesi hedefi konulmuştu. Türkiye’nin elektrik enerjisi üretiminde nükleer santrallerin de yer alabilmesine ilişkin, Yüksek Planlama Kurulu’nun 18 Mayıs 2009 tarihli ve 2009/11 sayılı Kararı ile kabul edilen Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’nde de “elektrik üretiminde nükleer santrallerin kullanılması konusunda başlatılan çalışmalara devam edilmesi, 2020 yılına kadar elektrik üretiminin en az yüzde beşinin nükleer santrallerden karşılanması, bu santrallerin elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payının uzun dönemde daha da artırılması” kabul edilmişti.

Bu doğrultuda, 12 Mayıs 2010 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma” imzalanmıştır. 15/7/2010 tarih ve 6007 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun” Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak, 21.7.2010 tarih ve 27648 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma”nın onaylanmasını uygun bulan Kanunla, Kanunun Resmi Gazete’de yayımlandığı gün yürürlüğe gireceği ve Kanun hükümlerinin Bakanlar Kurulu tarafından yürütüleceği düzenlenmiştir. Devamını okumak için tıklayınız


Ekoloji ve Sol

Fevzi Özlüer

Türkiye’de ekolojik krizin derinleşmesine paralel olarak sosyalistlerin de ekolojik krize olan ilgisi artmıştır. Her ne kadar bu “kriz” sözcüğünün başına getirilen ekoloji kelimesinin anlamlandırılmasında, sol sosyalistler açısından tam bir netlik içermediği düşünülecek olsa da en genel anlamda kapitalist uygarlığın doğayı yağmalaması ve doğanın maddi güçlerini yok etmesi olarak okunduğu söylenebilir. İkinci dünya savaşı sonrasında toplumların üzerine çöken bunalım ve arayışlar, yaşamın anlamlandırılması ve felsefenin bu anlamlandırma çabaları üzerine katkıları politik ekoloji hareketlerinin de düşünsel kaynaklarını zenginleştirmiştir. Devamını okumak için tıklayınız