On Bin Keçiye İş Olanağı

Bir de krizdeyiz diyorlar. Oysa bakın dondurma üreticisi MADO on bin keçiyi işe alıyormuş. Hürriyet Gazetesinin haberine göre MADO, “halen 1000 adet olan keçi çiftliğini toplam 10 milyon dolarlık bir yatırımla 10 bin adete çıkarmaya” hazırlanıyormuş.

Köylüler ipotekli traktörlerini kurtarmak için toprak satmaya devam ede dursunlar. Memleket için iki keçiye daha iş bulur muyum diye düşünecek değiller ya, varsa yoksa  borç ödemekle ömür tüketsinler, sonra köylülük niye bitiyor diyorlar, yatırım yapmazsan biter kardeşim. Bak MADO’yu örnek al. Öyle sütüne kıl karışmış mal üretmiyor adamlar. Ne yapıyorlar, “Türkiye çapında mağaza sayısı 214’e ulaşan, yurtdışında ise 15 franchise mağazası bulunan MADO, salep pazarına aktif olarak girişinin yanı sıra Maraş dondurmasını Rusya ve ABD pazarına ihracına hazırlanıyor.”[1]Böyle gülüm dünya. Köylülüğü satmayı bileceksin.

Kentlerin modern sıkıntılarına bir nebze keçi tadı katmak pazarlanabilir bir fikir değil mi ne de olsa…O kaba saba poşet dondurmalarının karşısında, köyün tazeliğinin, nostaljisinin, anne sütü gibi temizliğinin pazarı oluşmadı mı? Reyon reyon gezip, yiyeceğini ince ayar atmak isteyen ve meşe dalından otlayan keçilerin sütüyle çocuklarını beslemek isteyen milyonların ayağına “keyif götürmek” para etmiyor mu, ediyor..Hele bir de mamullerimizin hiçbir çeşidinde “genetiği değiştirilmiş” katkı maddesi kullanılmamaktadır yazdın mı, işte köyü ayağımıza getirmiş olmaz mısın…İşte girişimci ruh buna denir. Hem aylak aylak gezen keçilere iş bul, karnını doyur..Hem de sütünü, tatlandır, şehirde bunalan, reyon avcılarına lezzet durakları yarat.

Lezzet pazarlanabilir bir meta haline geldikçe, şirketlerde bu fırsatı kaçırmıyor. Sağlıklı beslenmek, bir tüketim biçimi olmaya başladıkça, eczane kuyruklarından kopan kitleler; aktarlar, slow food zincirleri, beslenme uzmanları, keçi isithdamcılarının kapısında hizaya giriyorlar. Doğru ve güvenli beslenme bir takım uzmanların pazarladıkları bir mal haline geldikçe, köylerde hızla boşalıyor, keçiler ve insanlar, şirketlerin bant üretim sistemlerinde, dengeli beslenme pazarının hizmetkarı haline geliyorlar. Doğru ve dengeli beslenme uzmanları “doğaya bizi yaklaştırmak” için tarifeyi kum saatiyle belirliyorlar. Şehir insanının modern dünyasını süsleyen, bu sağlık obsesyonu kırlarda hayvanları ve insanları her gün daha fazla sağlıksızlaştırıyor.

Şirketlerin pompaladığı doğal beslenme özlemleri, şehirde ve kırda yaşayan insanları giderek doğadan kopartıyor. Bir kez insanlar için besin, besini üretme bilgisi, yeniden üretimi toplumun kontrolü dışına çıktığında, geriye besinin imajıyla yaşamak kalıyor. Bu  lezzet pazarında da önemli olan imajlara ulaşmaktır. İşte şirketlerde bu gerçeğe göre davranıyor. Besinin bilgisini ellerine almakla kalmıyorlar keçileri ve insanları da fabrikaların içine sıkıştırıyorlar.  Yerel tatlar, kitlesel bir tüketim konusu haline gelebiliyor. Bahar tazeliğinde, torosların yayla rüzgarını içinde hissettiren sıcak bir sahlep, onun özütünü oluşturan orkidelerin yok oluşunu unutturuveriyor. Sizin yerinize nasıl olsa bunu pazarlayan şirketler orkideleri düşünür. Binlerce toros yaylasında keçiler, yaylacılarla birlikte fabrikaların paryası haline geliyor. Ama olsun, on binlerce keçiye ve onlarca kişiye iş olanağı yaratılıyorlar ya. Hem daha önce tadamadığımız bir dolu lezzete ulaşabiliyoruz ya artık..Gerisi teferruat.

Yoruma kapatılmıştır.